“Gönül Ne Kahve İster Ne Kahvehane, Gönül Muhabbet İster Kahve Bahane”

 


    

        Defterinin arasından çıkan bir peçeteye uzun uzun baktı. Üzerinde kahve fincanı resmi ve “Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül muhabbet ister kahve bahane” yazıyordu. Köşesinde tükenmez kalemle “Evrim – 2024” notu düşülmüştü. 

        O peçete, bir anda kapı aralar gibi geçmişe açıldı. Yaklaşık iki yıl öncesine, Evrim’in evine… 

        Yumuşatıcı kokusu burnuna doldu. “Sevgi,” dedi içinden, “bu koku bana sevmeyi, sevilmeyi hatırlatıyor. Sevdiklerimi hatırlatıyor. Bugün hâlâ ‘sevmek’ kelimesini kullanabiliyorsam çok yol katetmişim. Uzun, dikenli yollardan geçtim… 

        Ve buradayım. Kendimleyim.”

        Televizyonda müzik kanalında bir şarkı çalıyordu:
      “Kaç kere yemin ettim, kaç gönüle de girdim. Sensiz yapamıyorum, aaaah bak yine sana geldim…” Müzeyyen Senar

        Acaba sevdası da her gidip döndüğünde böyle mi hissediyordu?

     Bazen yavaş yavaş, bazen acele acele yazdığı defterleri karıştırıyor, sırayla klavyeye döküyordu satırlarını. “Ne çok yazmışım,” diye geçirdi içinden. İçindeki ses fısıldadı:     

        “Az bile… O kadar büyük yaşanan acı için az bile…” 10.1.2024


Özlem Karagöz Uzun

Post a Comment