Koşturmacanın Gölgesinde Kaybolan Zamanımız ve Yaşanamamış Hayatlarımız ⏳



 



        Hayat, tıpkı bir nehir gibi akıp gidiyor.

Bu doğru. Fakat bu akışın hızı öyle baş döndürücü ki, suyun elimizden neleri çalıp götürdüğünü çoğu zaman fark edemiyoruz. En büyük yitimler, cüzdanımızdan çıkan paralar ya da kırılan eşyalar değil; geri dönülmez zaman dilimleri ve seçmediğimiz yolların ardında bıraktığımız "potansiyel benliklerdir." 💔

Modern yaşamın sürekli bir şeyler yapma baskısı altında, bu sessiz kayba karşı adeta körleşiyoruz.

Günümüz dünyasında "meşgul olmak," neredeyse bir erdem haline geldi. Sürekli bir iş yetiştirme, bir sonraki göreve koşma hali... Bu "meşguliyet kültürü," durup anı hissetme, sadece olma halini deneyimleme yeteneğimizi elimizden alıyor.

Çocukken bir yaz tatilinin sonsuzluğunu hatırlıyor musun? Günler uzar, saatler yavaşlardı. Şimdiyse bir hafta sonu, bir göz açıp kapama anı gibi geçiyor.

Yetişkinlik, zamanı hızlandırılmış bir videoya dönüştürdü. 🚀 Asıl eleştirimiz, zamanı bir yatırım aracı gibi görmemizdir. "Boş" zamanı dahi bir verimlilik arayışı ile dolduruyoruz. Oysa bazen en verimli an, hiçbir şey üretmediğimiz, sadece gökyüzüne baktığımız andır. Yitirdiğimiz, o dingin, nefes alma anlarıdır.

Bu zaman kaybı, bizi hayatın o kaçınılmaz gerçeğine getiriyor.

"Hayat seçimlerden ibarettir."

Attığımız her adım, bizi bir hedefe yaklaştırırken, aynı anda binlerce potansiyel kapıyı kapatır. O kapıların ardında ise "ya olsaydı" diye düşündüğümüz potansiyel benliklerimiz durur.

😔 Güvenli bir maaş uğruna, bir köşeye kaldırdığımız sanatsal tutku 🎨; ailenin beklentileri için ertelenen, keşif dolu dünya turu hayali 🌎; büyük bir heyecanla başlanıp, hayatın rutininde sessizce bırakılan bir hobi...

Bu yitik benlikler, içimizde bir sızı olarak kalır.

Olamadığımız yazar, ressam ya da maceraperest olmanın hafif hüznü...

Bizi biz yapan şeyin sadece yaptıklarımız değil, 

Yapmaktan vazgeçtiklerimiz olduğunu fark etmek, derin bir eleştirel farkındalık anıdır.

Peki, ne yapmalı?

Geri dönülmez zamanı geri getiremeyiz. Vazgeçtiğimiz yollara dönemeyiz. Ancak bu bir yenilgi değil, bir farkındalık başlangıcı olabilir.

Kaybın acısını hissetmek, şimdiki anın değerini anlamanın en güçlü yoludur.

Yitirdiklerimiz, bize kalan zamanı nasıl kullanacağımız konusunda rehberlik etmeli.

Öncelikle meşguliyet tuzağından çıkın. Günde sadece beş dakika, hiçbir şey yapmadan nefes alın ve çevrenizi dinleyin. 

İkinci olarak, yitirdiğiniz potansiyellere yas tutmak yerine, hala yeşerebilecek olan tohumlara odaklanın. Belki o tuvali tozlu raftan indirmenin tam zamanıdır. 

Unutmayın: Hayatın akışı bizi sürükleyebilir, ama dümene ne zaman geçeceğimiz, yitirdiklerimizden çıkardığımız en büyük derstir.

Kalan zamanı, 

Olmak istediğimiz benlikler için harcayalım. 💫

 


Özlem Karagöz Uzun



Post a Comment