Gülümsemenin Ardındaki Fırtına


 

Gözü rüzgarın şiddetiyle devrilmeye yüz tutan çamaşırlığa takıldı. Gülümsedi acı acı. Yine ev işlerine boğmuştu kendini. Çamaşırı, bulaşığı, yemeği v.s. derken geçmişti vakit. Oysa, bir sürü plan yapmıştı bu akşam için. Yalnız takılacaktı. Bir yıl önce sevdasıyla yaptığı bir yolculukta kaydettiği ses kaydını açmıştı yazabilmek için. Kendisinin ağlaya ağlaya boğazını yırtarcasına acısını haykırdığı bir ses kaydıydı bu. Sevgisizliğini, sevdasını, yılların ona yaşattıklarını hıçkırıklarıyla haykırıyordu arabanın içinden, tüm dünya duysun dercesine. İçi titredi, yüreği burkuldu, gözleri doldu, uçları uyuşmuş parmaklarıyla yazmaya çalışıyor, o günü tekrar tekrar yaşıyordu. Hayat ne kadar da acımasızdı. Lanet etti geçmişine. Kendinden bile nefret ettirmişti bu hayat, insanlar... insanlar dedi içinden... ah o doymak bilmeyen aç nefisleriyle insan olmaktan bir haber insanlar... kendisini neden buraya kapattığını hatırladı bir an. Her şeyden uzak, tüm kötülüklerden saklandığı, evlatlarının hasretiyle içinin cayır cayır yandığı, sığınağım dediği huzur hapishanesi...

Ne kadar da zor geliyor insanların arasına karışmak. Geçtiğimiz gün denemişti aslında çarşıda yürümeyi. İnsanlar üstüne üstüne geliyordu sanki, her birinin yüzünde o iğrenç maske...kimse kendi gibi değildi günlük hayatta. Zaten hayatı boyunca hep aldandığı yer de orasıydı. O her zaman dürüstlüğü tercih eden, diğerlerinin saf, salak ne kadar kullanırım, ne kadar işime yarar diye arkadaşlık ettiği biri olmuştu. Geçenlerde bir arkadaşı yüzüne " hep gülümsüyordun, hep pozitif bakıyordun. ama ben anlıyordum seni. kim bilir içinde neler yaşıyor diyordum" demişti. Kendisinin bile yıllardır farkemediği, belki de itiraf edemediği duygusal durum bozukluğunu pat diye yüzüne vurmuştu. Hayatının tamamını kaplayan bu depresyon durumunu atamıyordu üstünden. Benliğini mi arıyordu yazarak? Ben kimim? Neyim? Ne yaşıyorum? Hayat beni aldı önüne sürüklüyor... Kattı önüne savuruyor, dur diyemiyorum. Yeter, bırak yakamı diyemiyorum diye düşündü...Gene lanetler yağdırdı kendine. Gitmek mi kolay? kalmak mı kolay? Her ikisini birden yaşamak mıdır yoksa zor olan?

Hiç hayali yok muydu onun? Özel hayatı ile iş hayatı arasında mekik dokurken sosyal hayatına vakit ayıramayan, kadın olmaktan bir haber hale gelmişti yıllar içinde. Herkese yardım etmiş ama kendine hiç yardım edememişti. Evet hep gülümserdi. Herkesin derdine koşardı. Ya kendine...8.1.24

Özlem Karagöz Uzun

Post a Comment