Eylül'e Küskün Kalbim ve İçimdeki Yarası



       Eylül, bana sadece yaprak dökümünü değil; kalbimin en derin yarasını da hatırlatıyor. Zaman geçti, yıllar aktı… ama özlemin küllerinden doğan bu acı, hâlâ ilk günkü kadar taze.

    
    Eylül, bana sadece yaprak dökümünü değil; kalbimin en derin yarasını da hatırlatıyor. Zaman geçti, yıllar aktı… ama özlemin küllerinden doğan bu acı, hâlâ ilk günkü kadar taze.

    Eskiden severdim eylülü. İçinde özlemler yoktu o zamanlar. Ne zaman ki hayatımdan bir parça kopup gitti, eylüller karardı. Bir daha hiç açılmadı o gökyüzü. Küsmelerimden de, sitemlerimden de vazgeçtim zamanla; ama içimde açılan boşluk hep aynı kaldı.

        İnsan belki de özleyişleriyle insandır.
        
        Yaşamak, özlemin ağırlığını taşımaktır çoğu zaman.

        Özlemin buruk bir tadı var; acıyla karışık bir nefes gibi.
        Bir kokusu var; hiçbir çiçekle değişilmeyen.
        Bir ışığı var; ne karanlık ne aydınlık, anlatılmaz bir renk.

        Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa hâlâ beni, sebebi yalnızca özlem.
        İçimde hâlâ bir umut taşıyorsam, o da özlemin küllerinden doğan kırık bir umut.

        Biliyorum… Eğer bu kadar özlemeseydim, bu kadar sevemezdim.
      Ve şimdi anlıyorum ki; kaybın gölgesinde geçen bütün yıllarım birer çöp yığını gibi arkamda kaldı.
        Hayat, içimde derin bir acıyla ağır ağır sürüyor.

         Çok özledim.
   Hem geçmişi, hem kaybettiklerimi, hem de artık bana ait olmayan bütün zamanları…

01.09.2025

Özlem Karagöz Uzun

Post a Comment